Presentation is loading. Please wait.

Presentation is loading. Please wait.

Mayıs 2016. Yıllar öncesine ait bir anı: Arkadaşlarımdan H.K. benden (... Tarihinde iade edilmek üzere... TL) borç istemişti. Kendisine “Sana bu parayı.

Similar presentations


Presentation on theme: "Mayıs 2016. Yıllar öncesine ait bir anı: Arkadaşlarımdan H.K. benden (... Tarihinde iade edilmek üzere... TL) borç istemişti. Kendisine “Sana bu parayı."— Presentation transcript:

1 Mayıs 2016

2 Yıllar öncesine ait bir anı: Arkadaşlarımdan H.K. benden (... Tarihinde iade edilmek üzere... TL) borç istemişti. Kendisine “Sana bu parayı vereceğim, iade gününe de bir ay ekliyorum; ancak, sözünde durmazsan seni vururum” demiştim. Gülümseyerek konuşmama rağmen hayretler içinde kalmış ve “Para için adam vurulur mu?” demişti. Bende kendisine “Para için değil; aldatılırsam insanlara güvenim sarsılır, başkalarına yardımda zorlanabilirim, dolayısıyla sevap kazanamam, buna sebep olanlar vurulmayı hak eder” demiştim. Sonuçta ne mi oldu? Gününden evvel borcunu ödedi; çünkü, o iyi niyetlilerdendi... O günden bu güne çok kişiye borç verme imkânım oldu. Sonuçları mı? Belki de bazılarında sevap yerine günah kazandım...

3 kendisine gönüllü kulluk yapmasını Yüce Allah, yarattığı bütün insanların “kendisine gönüllü kulluk yapmasını” istemektedir. Nedir kulluk? Kısaca, “Allah’a eş koşmadan O’na (şartsız) iman etmek”, devamında Müslümanca hayat sürmek... ÖNCE TANIMLAR Özde Müslüman; “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır...” (Kur’ân 67/2) dan hareketle; hayatın geçici olduğunu, inanıyorum demenin yeterli olmadığını, inancın eyleme (ibadete) dönüştürülmesi gerektiğini, anlayıp hayatını buna göre düzenleyendir. MÜMİNMÜMİN MÜSLÜMANMÜSLÜMAN İNKÂRİNKÂR İRADEİRADE kabul ve tasdik eden görevi - yetkisi - sorumluluğu Allah’a, Hz. Peygamber’e ve O’nun haber verdiği şeylere (Allah’ın varlığına ve birliğine, ahiret gününe, kitaplarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere) gönülden inanıp, “kabul ve tasdik eden” kimsedir. Bir insan mümin olunca vahyin çizdiği sınırlar dahilinde “görevi - yetkisi - sorumluluğu” başlar. bağlanan, teslimiyet gösteren Kısaca; “İslâm dininden olan kimse veya İslâm dininin kurallarını yerine getiren kimse” olarak tanımlanabilir. İslâm dinine “bağlanan, teslimiyet gösteren” (vahyin yap dediklerini yapan, yapma dediklerini yapmayan) kimse “özde Müslüman”dır; ya diğerleri, “sözde Müslüman” kapsamına girerler... iradey iman etmeme hali İnkâr, genelde “kabul etmeme, tanımama” olarak tanımlanır. Dini literatürde inkârın tanımı ise, Yüce Allah’ın (cc) insana verdiği “iradeyi” insanın doğru yerde kullanmaması sonucu “iman etmeme hali” için kullanılmaktadır. tercihlerde “Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü” olarak tanımlanan irade, görünür varlıklar içinde sadece insanda bulunan bir özelliktir. İnsan bu özelliği sayesinde “tercihlerde” bulunur; yani, seçme yapar. Her seçimin sahibi için bir “getirisinin veya cezasının” olması “Sünnetullah”tandır... KULLUKKULLUK Not: Yerimiz her kelimeyi açıklayacak kadar geniş değil; (varsa) eksiklerinizi kendiniz tamamlayınız. SÜNNETULLAH "Kâinatın işleyişine ait Allah’ın koyduğu yasalar”...

4 İNSAN NEDİR? Yüce Allah, yaratıp donattığı ve adına insan dediği özel yaratığından “kulluk yapmasını” isterken, çağrısına uyup uymaması yönünde onu serbest bırakmıştır. Kendi iradesi ile tercihlerde bulunmak, insanın imtihanı olmaktadır. Canlıları gözümüzün önüne getirip bir değerlendirme yaptığımızda “fiziki kapasite” olarak bir numaraya “insan” oturur. Peki, “insan kapasitesini insanlık için kullanıyor mu” dediğimizde notu ne olur? kendisinden başka projelendirir uygulamaya geçirir. ● İnsanın gerek beden yapısı (özellikle ellerinin kapasitesi) ve gerekse beyninin özellikleri “kendisinden başka” hiçbir canlıda yoktur. Örnekleyelim; insan beyniyle ihtiyacını tespit eder, maddeyle ilişkilendirir, projelendirir ve elleriyle yaptığı araçlarla uygulamaya geçirir. Bu özelliği başka canlılarda göremeyiz. Bu sebepledir ki insan her canlıdan fiziken üstündür… ● İnsan muhteşem özelliklere sahip “özel bir canlı” olmasına rağmen ölümlüdür; biyolojik olarak ölecektir yani, ömür denilen zaman aralığında dünyada yaşayacak ve biyolojik olarak ölecektir; bedeni çürüyecek, maddi yapısı toprak olacaktır. Buradan çıkan sonuç: İnsan bedeni de dahil hiçbir şeyin (mallarının, canının, ömrünün vs.) gerçek sahibi değil, (emanetçisi) kullanıcısıdır. kendisinden başka projelendirir uygulamaya geçirir. ● İnsanın gerek beden yapısı (özellikle ellerinin kapasitesi) ve gerekse beyninin özellikleri “kendisinden başka” hiçbir canlıda yoktur. Örnekleyelim; insan beyniyle ihtiyacını tespit eder, maddeyle ilişkilendirir, projelendirir ve elleriyle yaptığı araçlarla uygulamaya geçirir. Bu özelliği başka canlılarda göremeyiz. Bu sebepledir ki insan her canlıdan fiziken üstündür… ● İnsan muhteşem özelliklere sahip “özel bir canlı” olmasına rağmen ölümlüdür; biyolojik olarak ölecektir yani, ömür denilen zaman aralığında dünyada yaşayacak ve biyolojik olarak ölecektir; bedeni çürüyecek, maddi yapısı toprak olacaktır. Buradan çıkan sonuç: İnsan bedeni de dahil hiçbir şeyin (mallarının, canının, ömrünün vs.) gerçek sahibi değil, (emanetçisi) kullanıcısıdır. manevi yönü ● İnsanı diğer canlılardan farklı kılan bir diğer özellik de onun “manevi yönü”dür; yani, iç dünyası (madde dışı donanımı). Bu donanımın pozitif olanlarından bazıları: vicdan, gönül, sevgi, acıma, merhamet, iyilik, şefkat, yardımlaşma vs. Negatif olanlarından bazıları: Kin, nefret, düşmanlık, öldürme isteği, gasp, çalma isteği vs... zıtları da olan) bu özellikler ● İnsan “(zıtları da olan) bu özellikler”den istediğini kullanır. Tercihleri onu alçaltır veya yükseltir... Onu diğer insanlardan ve hayvanlardan farklı kılan da budur. ● Maalesef, “modernlik / çağdaşlık adına” cahillik yapanlar; insanı, sadece yiyip içen, fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçları için yaşayan birer “sıradan canlı” durumuna indirgedi. İnsan yemek için yaşamaz, yaşamak için yer; tersi hayvanlaşmaktır. manevi yönü ● İnsanı diğer canlılardan farklı kılan bir diğer özellik de onun “manevi yönü”dür; yani, iç dünyası (madde dışı donanımı). Bu donanımın pozitif olanlarından bazıları: vicdan, gönül, sevgi, acıma, merhamet, iyilik, şefkat, yardımlaşma vs. Negatif olanlarından bazıları: Kin, nefret, düşmanlık, öldürme isteği, gasp, çalma isteği vs... zıtları da olan) bu özellikler ● İnsan “(zıtları da olan) bu özellikler”den istediğini kullanır. Tercihleri onu alçaltır veya yükseltir... Onu diğer insanlardan ve hayvanlardan farklı kılan da budur. ● Maalesef, “modernlik / çağdaşlık adına” cahillik yapanlar; insanı, sadece yiyip içen, fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçları için yaşayan birer “sıradan canlı” durumuna indirgedi. İnsan yemek için yaşamaz, yaşamak için yer; tersi hayvanlaşmaktır. DOĞRUSORUDOĞRUSORU

5 DİĞER VARLIKLAR ● ● Sözlük de: “Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık” olarak tanımlanan hayvanlar, “kötülük planlayamayan” sadece görevini yapan faydalı birer varlıklardır... ● ● Hayvanlarda akıl olmadığından “görev - yetki - sorumluluk” bilinci oluşamaz... görevi yetkisi sorumluluğu Arı niçin bal yaptığını bilmez görevi budur; inek süt yapmam diyemez yetkisi yoktur; yılan ısırırsa sorumluluğu yoktur. ● ● Hayvana sadece nefis verilmiştir; akıl kontrolü yoktur. O, içgüdüsünün gereği olarak korunmak için saldırır, beslenmek için avlanır. Onlar için doğal olan hareketler bizim için “vahşi davranış” sayılsa da niyet ve planlamakötü davranış “niyet ve planlama” olmadığından “kötü davranış” sayamayız... ● ● Sözlük de: “Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık” olarak tanımlanan hayvanlar, “kötülük planlayamayan” sadece görevini yapan faydalı birer varlıklardır... ● ● Hayvanlarda akıl olmadığından “görev - yetki - sorumluluk” bilinci oluşamaz... görevi yetkisi sorumluluğu Arı niçin bal yaptığını bilmez görevi budur; inek süt yapmam diyemez yetkisi yoktur; yılan ısırırsa sorumluluğu yoktur. ● ● Hayvana sadece nefis verilmiştir; akıl kontrolü yoktur. O, içgüdüsünün gereği olarak korunmak için saldırır, beslenmek için avlanır. Onlar için doğal olan hareketler bizim için “vahşi davranış” sayılsa da niyet ve planlamakötü davranış “niyet ve planlama” olmadığından “kötü davranış” sayamayız... ● ● Göremediğimiz halde varlıklarını vahiyle öğrendiğimiz “melekler”e gelince: “…Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” “…Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Kur’ân 66/6) ● ● Meleklere akıl verilmiş, nefis verilmemiştir. Bu sebeple onların “görevi ihmal / günah işleme” yetenekleri yoktur… ● ● Melekler, hangi iş için yaratılmış iseler o işi Allah'a isyan etmeden ve en iyi şekilde yerine getirirler. ● ● Melekler, Allah’ın “helâk emrini” yerine getirmek için “insanları öldürdükleri” gibi, “yardım edin” emrini yerine getirmek için de “insanlara yardımcı” olurlar. Yaptıkları için “kötü yaptılar - iyi yaptılar” denilemez; onlar işlerini yapan “görevli yaratıklar”dır... ● ● Göremediğimiz halde varlıklarını vahiyle öğrendiğimiz “melekler”e gelince: “…Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” “…Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Kur’ân 66/6) ● ● Meleklere akıl verilmiş, nefis verilmemiştir. Bu sebeple onların “görevi ihmal / günah işleme” yetenekleri yoktur… ● ● Melekler, hangi iş için yaratılmış iseler o işi Allah'a isyan etmeden ve en iyi şekilde yerine getirirler. ● ● Melekler, Allah’ın “helâk emrini” yerine getirmek için “insanları öldürdükleri” gibi, “yardım edin” emrini yerine getirmek için de “insanlara yardımcı” olurlar. Yaptıkları için “kötü yaptılar - iyi yaptılar” denilemez; onlar işlerini yapan “görevli yaratıklar”dır... HAYVANHAYVANMELEKMELEK Birini “överken” veya “yererken” çoğu zaman insan olmayan varlıkları kullanırız. Bunlardan en yaygın olanı “hayvan gibi” veya “melek gibi” olan tanımlamalardır. Hayvan veya meleğin ne gibi özellikleri var ki, davranışlarını ölçü yapıyoruz? Hayvanlar ve melekler, kendilerine “yetki” verilmemiş iradesiz varlıklardır. Statülerinde sabit kalırlar. “Yükselme – Alçalma” söz konusu değildir. Cinler, melekler gibi görünmeyen varlıklardır; ancak, cins ve mahiyet bakımından farklıdırlar; insanlar gibi yerler, içerler, evlenir, çoğalır ve ölürler. Cinlerin kendilerine verilmiş iradeleri vardır. Bu sebeple iman ve ibadetten sorumludurlar. “İyi ve kötü” olabilirler... ORTAKÖZELLİKLERİORTAKÖZELLİKLERİ

6 İNSANIN EYLEM KAPASİTESİ “kötülüğü tercih ettiğinde vereceği zarar, hayvanın vereceği zararla kıyaslanamaz” Böyle biri, hayvandan daha aşağı konumdadır... ● İnsan kendine, diğer canlılara ve doğaya “kötülük yapabilme / zarar verebilme” kapasitesine sahiptir... İnsan “kötülüğü tercih ettiğinde vereceği zarar, hayvanın vereceği zararla kıyaslanamaz” bile. Örnek mi? Hiçbir hayvan atom bombası yapamaz, ormanı yakamaz, suyu zehirleyemez vs... Hayvan, savunmak veya beslenmek için sadece yiyeceği kadarını öldürürken, insan zevk için, üstelik yemeyeceği binlerce insanı öldürür. Böyle biri, hayvandan daha aşağı konumdadır... ● Ya “vahyi” kabullenmeyenler? “kötülüğü tercih ettiğinde vereceği zarar, hayvanın vereceği zararla kıyaslanamaz” Böyle biri, hayvandan daha aşağı konumdadır... ● İnsan kendine, diğer canlılara ve doğaya “kötülük yapabilme / zarar verebilme” kapasitesine sahiptir... İnsan “kötülüğü tercih ettiğinde vereceği zarar, hayvanın vereceği zararla kıyaslanamaz” bile. Örnek mi? Hiçbir hayvan atom bombası yapamaz, ormanı yakamaz, suyu zehirleyemez vs... Hayvan, savunmak veya beslenmek için sadece yiyeceği kadarını öldürürken, insan zevk için, üstelik yemeyeceği binlerce insanı öldürür. Böyle biri, hayvandan daha aşağı konumdadır... ● Ya “vahyi” kabullenmeyenler? ● Kötülük yapma kapasitesi varken meleklerden üstün konuma bunu kullanmayıp diğer insanlara, canlılara ve doğaya faydalı olan biri, niyetindeki güzellik sebebiyle, “meleklerden üstün konuma” yükselebilir. Çünkü, meleğin yardımında “meleğin iradesi değil, Allah’ın emri” (yapma zorunluluğu) varken; insanın yaptığı “iyilikte/ fayda da”, insanın kendi tercihi vardır; yapmayabilirdi de... Müslüman, vahyin koyduğu kuralları kabullenmiş kişidir. ● Müslüman, vahyin koyduğu kuralları kabullenmiş kişidir. Bu kabul sadece başlangıç çizgisidir. Hedef, meleklerden daha üst bir konuma çıkmak olmalıdır... ● Kötülük yapma kapasitesi varken meleklerden üstün konuma bunu kullanmayıp diğer insanlara, canlılara ve doğaya faydalı olan biri, niyetindeki güzellik sebebiyle, “meleklerden üstün konuma” yükselebilir. Çünkü, meleğin yardımında “meleğin iradesi değil, Allah’ın emri” (yapma zorunluluğu) varken; insanın yaptığı “iyilikte/ fayda da”, insanın kendi tercihi vardır; yapmayabilirdi de... Müslüman, vahyin koyduğu kuralları kabullenmiş kişidir. ● Müslüman, vahyin koyduğu kuralları kabullenmiş kişidir. Bu kabul sadece başlangıç çizgisidir. Hedef, meleklerden daha üst bir konuma çıkmak olmalıdır... HAYVANDAN DAHA AŞAĞIDAKİ İNSAN MELEKTEN DAHA YUKARIDAKİ İNSAN İnsanı hayvandan ve meleklerden ayıran en önemli “kapasite farklılığı” insanın “iradesi olan varlık” olmasıdır. Yani; insan, üstün özelliklere sahip beyin ve beden yapısını kullanarak tercihlerde bulunabilir; planlı “iyilik veya kötülük” yapabilir. Her yaratılan, bir kurala göre hareket eder. İnsan için de kurallar vardır. O, sınırları (başı ve sonu) belirlenmiş bir hayatı "imtihan için“ yaşamaktadır. İnsanın “sorumluluğu” ergenlik yaşıyla birlikte başlar ve şuuru açık olduğu sürece ölünceye kadar devam eder. İnsan, bu süreçte tercihleriyle statüsünü değiştirebilir. Yani, “yükselebilir de alçalabilir de”; elbette sonuçlarıyla birlikte... SONUÇSONUÇ “... İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (Kur'ân 7/179) “Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.” (Kur'ân 16/128)

7 KONUMUZ İNSAN OLDUĞUNA GÖRE Algıladığını beyin yapısıyla değerlendirebilen insan, bunları yaparken “birini tanımla, diğerini bununla karşılaştırarak tanımla” metodunu kullanır. Tıpkı; “Kırmızı da dur, yeşilde geç” demesi gibi... Anladık kırmızı ve yeşil; sarıya ne gerek var? Trafikte durmaya ve geçmeye hazırlanmak gerekir; “sarı, kırmızıya eşlik ediyorsa ‘harekete’, yeşile eşlik ediyorsa, ‘durmaya’ hazırlanılır”. Bu kural herkes için bağlayıcıdır... Normal akıl yaratılmayı, normal işleyen mantık da yaratılma olan yerde bir yaratıcının olduğunu kabul eder... Normal insan, “Mademki yaratıcı Yüce Allah (cc), bizlere niçin yaratıldığımızı, neleri yapmamız, neleri yapmamamız gerektiğini bildirmiş ve rehber (yol gösterici) olarak da Hz. Muhammed’i (sav) peygamber olarak görevlendirmiş, bana düşen Kur’ân’ı ve Sünneti yol haritası olarak kabul etmek ve uymaktır” der... İYİ İNSAN - KÖTÜ İNSAN İyi insan, kötü insan tanımlamasını kime/ neye göre yaptıracağız? Tanımı hırsıza yaptırırsak; onun için “çalmak kötü bir şey olmadığından” hırsız “kötü insan değil”dir. Hatta, becerikli ise “iyi”dir de... “İYİ ve KÖTÜ” TANIMI “BANA GÖRE – SANA GÖRE” YAPILAMAZ Kullanım kılavuzu, üreticisi tarafından tüketiciye yapılan tavsiyedir; uyulmazsa kötü sonuçları olur. Vahiy’de yaratıcı tarafından insana verilmiş yol kılavuzudur. Uyan doğru iş yapar ve “iyi”lerden olur; ölçü budur. İYİ OLAN BİZİZ HAYIR, BİZLERİZ SENTEZSENTEZ

8 ● şeytan, hazzı parayı ● Bazı günahların işlenebilmesi için “para sahibi” olunması gerekir. Bunu bilen şeytan, insana hazzı ve parayı sevdirir. Hayatının merkezine hazzı koyanlar için para bulmak hayatın gayesi haline gelir. Böyleleri için kazancın “nereden - nasıl olduğunun” önemi kalmaz; çünkü, teknik direktörü şeytan ona haramı cazip göstermektedir... ● zekat sadaka Haram kazançla hayır yapılamayacağına görehelâl kazanmak ● Şeytanın tuzağına düşmek istemeyenler vahyin “zekat ve sadaka verin” çağrısına uyarak sahip olduklarını başkaları ile vahye uygun paylaşırlar. “Haram kazançla hayır yapılamayacağına göre” helâl kazanmak zorunda kalırlar... “Özde Müslüman”lık böyle gelişir... ● şeytan, hazzı parayı ● Bazı günahların işlenebilmesi için “para sahibi” olunması gerekir. Bunu bilen şeytan, insana hazzı ve parayı sevdirir. Hayatının merkezine hazzı koyanlar için para bulmak hayatın gayesi haline gelir. Böyleleri için kazancın “nereden - nasıl olduğunun” önemi kalmaz; çünkü, teknik direktörü şeytan ona haramı cazip göstermektedir... ● zekat sadaka Haram kazançla hayır yapılamayacağına görehelâl kazanmak ● Şeytanın tuzağına düşmek istemeyenler vahyin “zekat ve sadaka verin” çağrısına uyarak sahip olduklarını başkaları ile vahye uygun paylaşırlar. “Haram kazançla hayır yapılamayacağına göre” helâl kazanmak zorunda kalırlar... “Özde Müslüman”lık böyle gelişir... “Malı da pek çok seviyorsunuz.” (Kur’ân 89/20 ﴿ Müslüman olduğunu söyleyen, ancak “hesap verme sorumluluğu”nu yitirmiş öyleleri var ki, sanki “Allah yokmuş gibi yaşıyorlar“... Böyleleri, daha neye inandığını bilmemenin cahilliği içinde olmalı; değilse İslâm yerine sekülerliği yaşamazlardı... ZENGİNLİK BİRİKTİRMEKLE DEĞİL, PAYLAŞMAKLA MÜMKÜNDÜR. BUNUN TEMİNATI ZENGİNLİK BİRİKTİRMEKLE DEĞİL, PAYLAŞMAKLA MÜMKÜNDÜR. BUNUN TEMİNATI YÜCE ALLAH’TIR; O, PAYLAŞMAKLA MALIN AZALMAYACAĞINI BİLDİRMEKTEDİR. YÜCE ALLAH’TIR; O, PAYLAŞMAKLA MALIN AZALMAYACAĞINI BİLDİRMEKTEDİR. ● ürettiğinden çoğunu tüketme ● Ticari hayatta gördüğümüz tüm pisliklerin sahiplerinden kimileri mazeret olarak “geçinemediğini”, kimileri de “Ne olmuş yani, bu devirde başka nasıl ticaret yapılır” mazeretlerini ileri sürerler. Gerçek ise, “ürettiğinden çoğunu tüketme” hastalığı ve/veya gösteriş ihtirasıdır. İhtiyacı olmadığı halde “tercihi biriktirme olanlar” da vardır. ● “kapitalist ticaretin” getirdiği her türlü ahlâksızlık (haram) kişice meşrulaşır. ● Müslümanım diyenin imanında “yozlaşma” başlarsa “kapitalist ticaretin” getirdiği her türlü ahlâksızlık (haram) kişice meşrulaşır. Alenileşen haram, iman zafiyeti olanlarda örneklik oluşturur ve toplumda yaygınlaşır. Böyle insanların, haram kazançları kişisel zaafları sebebiyle yine haramlarda harcanır. Bu hayat tarzı “özde Müslümanlara” fazla zarar veremese de Müslüman olacaklara kötü örnek, pusuda bekleyen ateistlere de İslâm’a saldırma malzemesi olur... ● ürettiğinden çoğunu tüketme ● Ticari hayatta gördüğümüz tüm pisliklerin sahiplerinden kimileri mazeret olarak “geçinemediğini”, kimileri de “Ne olmuş yani, bu devirde başka nasıl ticaret yapılır” mazeretlerini ileri sürerler. Gerçek ise, “ürettiğinden çoğunu tüketme” hastalığı ve/veya gösteriş ihtirasıdır. İhtiyacı olmadığı halde “tercihi biriktirme olanlar” da vardır. ● “kapitalist ticaretin” getirdiği her türlü ahlâksızlık (haram) kişice meşrulaşır. ● Müslümanım diyenin imanında “yozlaşma” başlarsa “kapitalist ticaretin” getirdiği her türlü ahlâksızlık (haram) kişice meşrulaşır. Alenileşen haram, iman zafiyeti olanlarda örneklik oluşturur ve toplumda yaygınlaşır. Böyle insanların, haram kazançları kişisel zaafları sebebiyle yine haramlarda harcanır. Bu hayat tarzı “özde Müslümanlara” fazla zarar veremese de Müslüman olacaklara kötü örnek, pusuda bekleyen ateistlere de İslâm’a saldırma malzemesi olur... SEKÜLERİZM Özel hayatta dahil, günlük hayata dini sokmamak, Allah yokmuş gibi yaşamak... “Eğer siz Allah'a güzel bir borç verirseniz Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar...” “Eğer siz Allah'a güzel bir borç verirseniz Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar...” (Kur’ân 64/17﴿ “Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir)...” (Kur’ân 2/276)

9 KONU BAŞLIĞIMIZA DÖNELİM Girişte eskiye ait bir anıdan bahsetmiş ve borç verdiğim birine “Seni vururum” dediğimi anlatmıştım. Evet dedim, yine de derim; ancak, tehdit için değil, konunun önemini vurgulamak için. Veren de bir insan, onun da pusuda bekleyen şeytanı var... ● “ şeytanın ● “Gerek varlığı ve gerekse bizim en büyük düşmanımız olduğu” vahiyle (Kur’ân’la) bildirilmemiş olsaydı, şeytanın varlığından ve verebileceği zararlardan haberdar olmamış olacaktık... ● insanın günahkâr olması ● Şeytan, “insanın günahkâr olması” için değişik yollar kullanır; “paylaşmak isteyenin önünü kesmek” veya “yapılan iyiliklerden pişmanlık duyulmasını sağlamak” gibi... ● ● Paylaşmasını bilenler içlerinde zaman zaman “Sen çalıştın kazandın, o da çalışsın kazansın, verme” seslenişini duyarlar. mantık ambalajına sarılmış şeytan vesvesesidir O ve benzeri sözler, mantık ambalajına sarılmış şeytan vesvesesidir. Ve maalesef (ben de dahil) çok insan bu telkine zaman zaman kanar... ● “ şeytanın ● “Gerek varlığı ve gerekse bizim en büyük düşmanımız olduğu” vahiyle (Kur’ân’la) bildirilmemiş olsaydı, şeytanın varlığından ve verebileceği zararlardan haberdar olmamış olacaktık... ● insanın günahkâr olması ● Şeytan, “insanın günahkâr olması” için değişik yollar kullanır; “paylaşmak isteyenin önünü kesmek” veya “yapılan iyiliklerden pişmanlık duyulmasını sağlamak” gibi... ● ● Paylaşmasını bilenler içlerinde zaman zaman “Sen çalıştın kazandın, o da çalışsın kazansın, verme” seslenişini duyarlar. mantık ambalajına sarılmış şeytan vesvesesidir O ve benzeri sözler, mantık ambalajına sarılmış şeytan vesvesesidir. Ve maalesef (ben de dahil) çok insan bu telkine zaman zaman kanar... VERMEK YETMEZ, KORUNMAKTA GEREKİR İns ve cin şeytanlar “iyiliği” sevmezler, yapanlara saldırırlar. Böyle durumlarda “iyilik yapanın dik durabilmesi” gerekir... sevaba gölge düşürmemek Bir başka ifade ile; “Ya geri getirmezse?... Enayi misin, sen kazan o yesin?... Seni dolandırdı... Verip kötü olacağına vermeyip kötü olsaydın ya... Zenginler varken sana mı kaldı...” ve benzeri sözlerine kanıp “sevaba gölge düşürmemek” becerisi gerekir... Bana sevabı yeter Borç versem de dünyada kalacak, vermesem de; verilen geri gelse de dünyada kalacak gelmese de, “Bana sevabı yeter” diyebilmek; bu zordur, ama imkânsız değil... Dünyanın geçici olduğunu kabullenebilmek “özdelik” için önemli ilk adım olacaktır... VERMEK YETMEZ, KORUNMAKTA GEREKİR İns ve cin şeytanlar “iyiliği” sevmezler, yapanlara saldırırlar. Böyle durumlarda “iyilik yapanın dik durabilmesi” gerekir... sevaba gölge düşürmemek Bir başka ifade ile; “Ya geri getirmezse?... Enayi misin, sen kazan o yesin?... Seni dolandırdı... Verip kötü olacağına vermeyip kötü olsaydın ya... Zenginler varken sana mı kaldı...” ve benzeri sözlerine kanıp “sevaba gölge düşürmemek” becerisi gerekir... Bana sevabı yeter Borç versem de dünyada kalacak, vermesem de; verilen geri gelse de dünyada kalacak gelmese de, “Bana sevabı yeter” diyebilmek; bu zordur, ama imkânsız değil... Dünyanın geçici olduğunu kabullenebilmek “özdelik” için önemli ilk adım olacaktır... VÜCUDUNU GÖTÜREMİYORSUN Kİ PARANI GÖTÜRESİN. PARA MİRASCILARA, VÜCUDUNU GÖTÜREMİYORSUN Kİ PARANI GÖTÜRESİN. PARA MİRASCILARA, SEVAP VE GÜNAHLAR SANA KALACAK; HANGİSİNİ GÖTÜRMEK İSTERSİN? SEVAP VE GÜNAHLAR SANA KALACAK; HANGİSİNİ GÖTÜRMEK İSTERSİN? VÜCUDUNU GÖTÜREMİYORSUN Kİ PARANI GÖTÜRESİN. PARA MİRASCILARA, VÜCUDUNU GÖTÜREMİYORSUN Kİ PARANI GÖTÜRESİN. PARA MİRASCILARA, SEVAP VE GÜNAHLAR SANA KALACAK; HANGİSİNİ GÖTÜRMEK İSTERSİN? SEVAP VE GÜNAHLAR SANA KALACAK; HANGİSİNİ GÖTÜRMEK İSTERSİN?

10 sadaka “Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.” VAHYİ REFERANS ALMAK SÖZ UNUTULUR, YAZI KALIR Bu toplumun Müslümanlarında, önlerinde Allah’ın “Yazın” emri varken “borç alıp-vermeyi” yazılı hale getirme alışkanlığı yok. Sorarsanız; alan “Bana güvenmiyor musun”, veren de “İstesem ayıp olur” der... Borç, bağış değildir; geri alınmak üzere verilmiş bir emanettir. Borcun kayıt altına alınması tarafları güvenceye alır, kimse yazılı olanın dışında hak iddia edemez, sorumluluk altına girmez. “Özde Müslüman” olmak için “akitler” yazılmalıdır... GÜVEN İYİDİR, TEDBİR ALMAK DAHA İYİDİR. SÖZ UNUTULUR, YAZI KALIR Bu toplumun Müslümanlarında, önlerinde Allah’ın “Yazın” emri varken “borç alıp-vermeyi” yazılı hale getirme alışkanlığı yok. Sorarsanız; alan “Bana güvenmiyor musun”, veren de “İstesem ayıp olur” der... Borç, bağış değildir; geri alınmak üzere verilmiş bir emanettir. Borcun kayıt altına alınması tarafları güvenceye alır, kimse yazılı olanın dışında hak iddia edemez, sorumluluk altına girmez. “Özde Müslüman” olmak için “akitler” yazılmalıdır... GÜVEN İYİDİR, TEDBİR ALMAK DAHA İYİDİR. “Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın... Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir...” “...Kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa “...Kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Kur’ân 64/16﴿ İyi niyetli biri borcunu ödeyememe gibi bir durumla karşılaşabilir. Böyle durumlarda Müslüman alacağını “sadakaya sayarsa”; Allah’a ait malı, Allah’a ait elle vermiş, karşılığında Allah’a ait Cennet için sevap kazanmış olur. Sonuçları itibariyle ne büyük kazanç, akledene. “...Kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa “...Kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Kur’ân 64/16﴿ İyi niyetli biri borcunu ödeyememe gibi bir durumla karşılaşabilir. Böyle durumlarda Müslüman alacağını “sadakaya sayarsa”; Allah’a ait malı, Allah’a ait elle vermiş, karşılığında Allah’a ait Cennet için sevap kazanmış olur. Sonuçları itibariyle ne büyük kazanç, akledene. ŞEYTANI ÇATLATMAK İSTEYEN “Mal toplayan ve onu durmadan sayan...” (Kur’ân 104/1-2﴿ durumuna düşmemelidir.

11 ZENGİNİN VERME GÖREVİ, FAKİRİN İSTEME YETKİSİ VARDIR “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” (Kur’ân 51/19) Kendini muhtaç hisseden Müslüman hiçbir komplekse girmeden zenginlerden “hakkını” isteyebilmelidir. Zekat ve sadaka olarak aldıklarını helal yerlerde harcamalı, borç olarak aldığını da “en kısa zamanda ödemelidir”. Ödeyemeyeceği miktarı “borç olarak değil yardım olarak” istemelidir. “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” (Kur’ân 51/19) Kendini muhtaç hisseden Müslüman hiçbir komplekse girmeden zenginlerden “hakkını” isteyebilmelidir. Zekat ve sadaka olarak aldıklarını helal yerlerde harcamalı, borç olarak aldığını da “en kısa zamanda ödemelidir”. Ödeyemeyeceği miktarı “borç olarak değil yardım olarak” istemelidir. “Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar... ” “Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar... ” (Kur’ân 17/30﴿ Müslüman, sahip olduğu “beden, ömür ve servetin” nerede ve nasıl kullanıldığının hesabının sorulacağını bilir... Bu sorguda “servet hesabını” kolaylaştıracak olan eylemlerden biri “paylaşmak”tır. Bu zekat, sadaka olabildiği gibi borç vermek de olabilir. Aklı olan sevap için her eylemi bizzat yapar, başkalarını teşvik eder... “Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar... ” “Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar... ” (Kur’ân 17/30﴿ Müslüman, sahip olduğu “beden, ömür ve servetin” nerede ve nasıl kullanıldığının hesabının sorulacağını bilir... Bu sorguda “servet hesabını” kolaylaştıracak olan eylemlerden biri “paylaşmak”tır. Bu zekat, sadaka olabildiği gibi borç vermek de olabilir. Aklı olan sevap için her eylemi bizzat yapar, başkalarını teşvik eder... Normal insan malı, parayı vb. (serveti) sever; öyle ki, sevgisine sınır koyamazsa onu adeta putlaştırır. Bir başka ifade ile, serveti mutlak güç kabul eder ve elde etmek için her tavizi verir. İnsan bir kere taviz vermeye görsün, devamını şeytan ona öğretir. Normal insan malı, parayı vb. (serveti) sever; öyle ki, sevgisine sınır koyamazsa onu adeta putlaştırır. Bir başka ifade ile, serveti mutlak güç kabul eder ve elde etmek için her tavizi verir. İnsan bir kere taviz vermeye görsün, devamını şeytan ona öğretir. BORÇ VEREBİLECEK OLAN BORÇ İSTEYECEK OLAN HADİS “O, malının, kendisini ebedileştirdiğini sanır.” (Kur’ân 104/3﴿

12 “ÖZDE MÜSLÜMANLAR” İÇİN “CENNET” BOŞVERSENE DİYENLER İÇİN “CEHENNEM” BOŞVERSENE HEY OKUYUCU! SENİN YERİN BURASI. SEN, BEN OLACAKSIN, BEN DE TOPRAK. GERİYE KALAN: SEVAPLAR ve GÜNAHLAR. “... Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah'tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” EBEDİ YURT OLACAK SONRASI MI?

13 Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Mayıs 2016


Download ppt "Mayıs 2016. Yıllar öncesine ait bir anı: Arkadaşlarımdan H.K. benden (... Tarihinde iade edilmek üzere... TL) borç istemişti. Kendisine “Sana bu parayı."

Similar presentations


Ads by Google